Yusuf ALİOĞLU Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
Yazı Detayı
19 Nisan 2022 - Salı 15:46 Bu yazı 3383 kez okundu
 
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
Yusuf ALİOĞLU
 
 

Machado de Assis.

 

Latin Amerika edebiyatının önemli ismi.

 

Realizmin Brezilya’daki ilk temsilcisilerinden.

 

1891 yılında yazdığı ‘Filozof Köpek’ isimli romanı 2005 yılında Türkçeye çevrilerek İş Bankası Yayınlarından okuyucuyla buluştu.

 

Şair Cevat Akkanat (Edebiyat Hayat Memat, Okur Kitaplığı) üzerinden haberdar olduğum roman, esas olarak gerçekliğin peşindeki bir yolculuğu ve bu süreçte bir köpeğin rolü üzerine yani iyilerin saflığı ve yalnızlığı ile kötülerin örgütlü halleri ve bitmeyen hinlikleri üzerine yoğunlaşır.

 

Son günlerde nedense bu romandan bazı kesitler sayfa sayfa açılıyor zihnime.

 

Yıllar önce okunmuş bir roman ne tür gelişmelerin neticesi olarak sökün edip dururdu?

 

Vaziyeti yokladığımda ‘görüntü kurgusallığı’nın yeni bir hamlesi ile karşı karşıya olduğumu fark ettim.

 

‘İki günü bir olmayanlar’ın dünyasında neydi zihin yönlendiren simülatörlerin yeni olmayan ‘yeni’ hamlesi?

 

Malum, genel seçimler yaklaşıyor. Siyasi partilerin aday adayları da buna bağlı olarak pozisyon almaya başlıyor. Buraya kadarı tanıdık replikler; gök kubbede yeni bir şey yok yani.

 

Siyasal bir kimlik ile herhangi bir partinin çatısı altında ‘mücadele etmek’, ‘hizmet vermek’, ‘söylem seslendirmek’, ‘hedeflere odaklanmak’ gibi siyasal davranışlar da vakay-ı adiyeden sayılmalıdır.

 

Bazı araştırmacılara göre ilk defa Mısır’da MÖ. 1280’li yıllarda başlayan ‘yüceltme ve şeytanlaştırma’ya dönük ‘propaganda’ faaliyetleri (F. Bernard Huyghe) bilinçleri kemirip tercihleri kör kuyulara yönlendirmemişse yani seçim süreçlerine ‘karartma geceleri’ uygulanmamışsa ve bireyin tefrik ve temyiz kabiliyeti hala yerindeyse yaşananlar yine normal sayılmalıdır.

 

Ancak tüm bunlar rutin olarak devam ederken kocaman demos tuvaline, ahlaki bir çaba olan siyaset hamlelerinden çok şeytani bir çaba (İlhami Güler) olarak demagog çamurlarının birer ikişer sıçramaya başladığını izliyoruz.

 

Antik Yunan’da bu çamurun karakteri cinsiyetçi bir ayrımla erkek egemen iken günümüzde bu çamurun karakteri çift cinsiyetli bir fırsatçılıkla daha çok klavye propagandası şeklinde tezahür etmektedir.

 

Özellikle sosyal medya ve fısıltı gazetelerinde izlediklerimizin psiko-sosyal gerçekliğini ve hakikat ile münasebetini daha iyi anlamak için ‘Filozof Köpek’ romanına dönelim yine.

 

Romanın kahramanı Rubiao, son anda gösterdiği bir refleks ile at arabasının ezeceği hiç tanımadığı bir çocuğu kurtarır. Kahramanımız hayat kurtaran bu hamlesini elindeki küçük bir sıyrık ile atlatır. Başta çocuğun annesi olmak üzere olaya şahit olanlar ona şükranlarını sunarlar ve konu orada kapanır.

 

Rubiao aslında olay öncesinde evinden çıkmış, Atalaia Gazetesine abone olmak için hedefine yürümektedir. Olay sonrasında eline bağladığı mendil ile gazeteye uğrayan Rubiao, kendisini bekleyen büyülü zamanlar için ilk adımı attığının farkında değildir.

 

Gazetenin editörü Camacho, mendile sarılı bir elden ve o elin sahibinden dinlediği safiyane cümlelerden yola çıkarak bir kurgunun tohumlarına can suyu verme heyecanıyla başlar yazmaya.

 

Sonraki gün Atalaia gazetesinde Rubiao’yu kahramanlaştıran bol köpüklü bir haber görülür.

 

Rubiao, ‘Brezilya’nın saf ve masum çocuğu’, fıtratına ecinnilerin henüz musallat olmadığı tabula rasa’sı temiz adam önce haberle ilgilenmez. Sonra ilgilenmiyor gibi yapar. En sonunda dayanamayıp göz ucuyla bakar ve ifadelerin sihirli gücüne vurulup ‘ne anlatım ama’ der. Kendisi hakkında kullanılan ‘Seçkin arkadaşımız, cesur dostumuz…’ gibi kelimelerin büyüsüne kapılır ve kendinden geçer.

 

Nedense aklıma bu kez de Yeşilçam filmlerinden ‘Aptal Kahraman’a ait kareler üşüştü. 1983 yapımı filmin başrolünde İlyas Salman vardır yani ‘Şahan Abi.’

 

Gazeteci çocuk bağırır: ‘Heyy! Duyduk, duymadık demeyin. Mapushanede isyan çıkmış; ne gardiyan ne mahkum kalmış. Şahan abim ortalığı dağıtmış.’

 

Koğuştaki basit bir tavla kavgası kenar mahalle sakinlerinin elinde ‘hu hu komşu’, ‘duydunuz mu a dostlar’, ‘ne olmuş ne olmuş’ girizgahları ile habbeden kubbeye çevrilir ve ‘Şahan abinin on sekiz kişiyi öldürdüğü’ haberine dönüşür.

 

Şahan abi komedisini aratmayan bir hızla öğlene doğru Rubiao hakkında yeni anlatılar sokulur dolaşıma. Sokak sokak, mahalle mahalle yeni bir kahramanın adı yazılır duvarlara, çerçevelere. Sonra fizik sınırlar aşılır ve o artık ‘Aziz Paul’ olur.

 

Kısa süre sonra Aziz Paul ismi suistimale açık bir markaya dönüşür ve bundan nemalanan bir sosyal çevre oluşur. Bu kişiler isimlerinde ‘aziz’ havası oluşturacak uydurmalar, yakıştırmalar, anlatılar ile kendilerine de makam biçmeye başlarlar.

 

Romanın bu sahnelerini anakronik bir okuyuşla hatırladığımda bu kez 28 Şubat sürecine dair yüz karası tiplemeleri hatırladım. Bu süreçlerde her türlü değer ve ilkeyi terk eden bu omurgasızlar, 2002 sonrasındaki süreçlerde ganimete koşan bedeviler misali siyasi iklimin imkanlarını koklamış ve kendilerinden ‘Aziz Paul’ler yaratmaya başlamışlardı.

 

En trajikomik olanları ise has daireye giremeyince dönemin meşhur isimleri ile "aynı sitede oturmak, komşu olmak, hemşehri olmak, mahalleli olmak, aynı trende yolculuk yapmış olmak, aynı üniversiteden mezun olmak" gibi abuk sabuk ünsiyet delilleri ile kralın sofrasından nemalanmak ve dahası ‘yakınlaştırılanlar’dan olmak isteyenlerdi.

 

Tekrar romana dönersek; durumdan vazife çıkarma konusunda pek mahir olan bu tacirler sayesinde Rubiao’nun ünü kendini aşmış gazetelerde, radyo programlarında, sohbetlerde ‘başarı’ hikayelerine dönüşmüştü.

 

Böylece düğümlere üfüren toplum mühendisleri ‘muhayyel’ bir kahraman yaratmışlardı. Bundan sonrası bağlı sektörlerin, ara elemanların, hammadde tedarikçilerinin, kabzımalların orijinal ya da yan sanayi yeteneklerine kalmıştı.

 

Üzerimize boca edilmek üzere biriktirilen, renklendirilen, seslendirilen, efektlerle desteklenen ve etrafına çerçeveler yerleştirilen ‘aday adayı adayları’na baktıkça iki şeyi düşündüm:

 

Birincisi, etrafımızda ne kadar kahraman adayı ya da Aziz Paul namzedi varmış da bu nimetlerden habersiz gafillermişiz.  

 

İkincisi ve asıl olanı ise; kendi yarattığı muhayyel kahramanlar üzerinden ikbal devşirmeye ayarlı çevrimini tamamlayamamış ne kadar çok ‘müstakbel’ müsveddesi varmış…

 
Etiketler: Düğümlere, Üfüren, Mühendisler, Zamanı,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
03 Aralık 2025
Selam Olsun Kubbede Hoş Sadâ Bırakanlara
1207 Okunma.
21 Ekim 2025
Bendeki Notlar -12- ‘Çocuk Kalsaydı Büyüklüğüm’
2112 Okunma.
09 Ekim 2025
Batı’da Şehir Tarihçiliği
1356 Okunma.
04 Ağustos 2025
‘Yıkın Efendiler, Yıkın!’ -2-
2264 Okunma.
14 Mayıs 2025
“Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda…”
1525 Okunma.
22 Nisan 2025
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
5486 Okunma.
16 Mart 2025
ŞEBBİHALAR HER YERDE
1154 Okunma.
09 Mart 2025
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
1249 Okunma.
08 Eylül 2023
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
3548 Okunma.
17 Ağustos 2023
Köprüler ve Çamurlu Sular
2872 Okunma.
13 Temmuz 2023
Biriktirdiklerim-7-
2663 Okunma.
27 Mayıs 2023
Bingöl’ün Referandum Karnesi
3034 Okunma.
07 Mayıs 2023
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
2209 Okunma.
29 Nisan 2023
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1925 Okunma.
24 Nisan 2023
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
2844 Okunma.
11 Nisan 2023
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
2567 Okunma.
05 Nisan 2023
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1976 Okunma.
23 Mart 2023
“Ben de adayım”
2178 Okunma.
18 Şubat 2023
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
2567 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1806 Okunma.
18 Şubat 2023
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1940 Okunma.
18 Şubat 2023
Biriktirdiklerim-6
1778 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
2059 Okunma.
08 Kasım 2022
Engerek Soyu
2507 Okunma.
16 Eylül 2022
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3930 Okunma.
05 Eylül 2022
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
2612 Okunma.
22 Ağustos 2022
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
3302 Okunma.
02 Ağustos 2022
Libası İdrarlı Adamlar
3188 Okunma.
27 Haziran 2022
“Hayatın Anlamı” Nedir?
4433 Okunma.
21 Haziran 2022
‘Ey kötülük!’
2765 Okunma.
24 Mayıs 2022
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
3610 Okunma.
05 Mayıs 2022
'Sıkıntı yok!'
3260 Okunma.
08 Nisan 2022
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
3098 Okunma.
20 Mart 2022
Hakikate Tanıklık Nedir?
3052 Okunma.
03 Mart 2022
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
3430 Okunma.
09 Şubat 2022
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4968 Okunma.
13 Aralık 2021
Frankfurt'ta Bir Haşimi
7391 Okunma.
17 Kasım 2021
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
5527 Okunma.
09 Eylül 2021
Harf Eken Kelime Biçer
6475 Okunma.
24 Ağustos 2021
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
4293 Okunma.
24 Haziran 2021
Çekilin aradan, maradan...
6137 Okunma.
15 Haziran 2021
'Biraz da ben konuşayım'
5042 Okunma.
28 Mayıs 2021
‘Apaçık’ Şiir
5185 Okunma.
06 Mayıs 2021
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
5393 Okunma.
22 Nisan 2021
Kitaplar Dolusu Susmak...
4327 Okunma.
16 Nisan 2021
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3942 Okunma.
23 Mart 2021
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
5364 Okunma.
18 Ocak 2021
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
12918 Okunma.
22 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -5-
3272 Okunma.
10 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -4-
3673 Okunma.
04 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -3-
3871 Okunma.
30 Kasım 2020
Parayı Nereye Yatırmalı?
3679 Okunma.
26 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -2-
3973 Okunma.
16 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -1-
4064 Okunma.
19 Ekim 2020
Ne Zaman Reşit Olacağız?
5304 Okunma.
Haber Yazılımı